Sanatla örmek mücadeleyi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Düşünceler evrensel olabilir, fakat duygular, daha çok toplumlara özgüdür. Toplumların en içten, en karmaşık duygularının, şuurlu bir şekilde ifadesini bulduğu sanat dalı genellikle edebiyattır. Şair ya da yazar, okuyucularıyla, birçok duygu ve düşünceyi paylaşan kişidir.”

Friedrich Nietzsche derki; “Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir.”  Bugün toplum olarak içine girdiğimiz girdabı somutlaştırsa da, ben bu taşlamayı üzerime almıyorum. Yanı başımızda cereyan eden siyasal  olaylar karşısında duyarsız kalamayız.
Ben şahsen,  Friedrich Nietzsche arkadaşıma aynen katılıyorum ama yine de ben, Friedrich Nietzsche yoldaşın bu tezini çürütmeye kararlıyım.

Bu haftaki köşe yazımda dahil artık yazılarımı Friedrich Nietzsche yoldaşa inat,  sanata ayırıp; biraz edebiyat, biraz müzik, biraz da şiirlerle süslemeye kararlıyım. En azından, benim için çok değerli, sanatçı arkadaşımız Kadir Çat’ a karşı da, bu vesileyle mahcup düşmemiş olacağım.
“Kadir Çat” demişken, kendisinden bahsetmeden olmaz; Sesiyle, yorumuyla günden güne kendini geliştiren ve beğenerek takip ettiğim, severek dinlediğim değerli bir sanatçı kardeşimizdir.  Kendisine bu köşeden sevgilerimi yolluyorum.
Biliyorum…

Hepimize,  siyaset konuşmaktan gına geldi!

Hepimizin, herkesin ve her kesimin fazlasıyla politize edildiği bir dönemden geçiyoruz.

Sokakta, evde, parkta, bahçede, okulda, işyerlerinde, toplu taşıma araçlarında; bir ellerinde falçata/sallama, bir ellerinde ilmik;  asan asana, kesen kesene insanlar!..
Bir de, eskilerin tabiriyle; hükümet kuran kurana, hükümet yıkan yıkana!

Sinemadan, şiirden, müzikten, edebiyattan, resim sanatından, tiyatrodan bahsedildiği, tartışıldığı  günleri mumla arar hale geldik.
Sanatın her çeşidiyle ilişkilenen,  takip eden, tartışan kitlelerin yerini, aşırı politize olmuş kitleler almakta…
Bu nedenle, özgür ve demokratik sanat;  daralan siyasetin önünü açan, sıkışan toplumlara oksijen ve de rasyonel düşünceye/gelişmeye önemli katkı yapan  ve bu amaçla ortaya çıkan önemli bir araç ve amaçtır. Çünkü sanat demokratik yaşama açılan penceredir ve sanatın gücü, bizim dışımızdaki siyaset üzerinde daha etkili olduğu yüzyıllardır bilinen bir realitedir.

 

Bu yüzden, “Dünya aydınlık olsaydı, sanat olmazdı. Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir. Eğer uğrunda ömür verilen, nice zahmetlere katlanılan, göğüs gerilen sanat, insanı ezmek, sömürmek için kullanılırsa, bu durumda sanatın faydasından değil zararından bahsetmek gerekir” gibi farklı alıntılar, sanatın gücü ve önemini vurgulamaktadır.
Bilenler bilir, bizim siyaset eşrafından olanlar;  gerçek sanatın yedi dalı ile de bire bir haşir neşirdir. Mübalağa değil. Peşinden koşturduğumuz  halk için siyaset;   bizlerin yolunu kah bir konser salonunda, kah bir tiyatro-bale salonunda, kah bir şiir dinletisinde, kah bir sinema salonunda, kah bir ressamın sergisinde, müzikalde, bazen de fotoğraf sergisinde kesiştirir.

Bu nedenle sanatın gücüne inanmak asli görevimiz olmalı, toplumsal ilişkileri birazda  bunun üzerinden geliştirilmeli  diye düşünüyorum.
Wolfgang Van Goethe şu sözleriyle, sanatın her alanında yan yana gelmek dileğiyle…

Sanatlar, yeryüzünün tuzudur; tuz yemeklere neyse, sanat da teknik için odur.

Ulusal sanat ve ulusal bilim yoktur, ikisi de tüm üstün ve yüksek değerler gibi, tüm dünyanın malıdır.”

 

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir