Yıllar önce Milliyet Gazetesi’nde Hasan Pulur’ un da köşesini sürekli takip ediyordum, diğer köşe yazarlarını takip ettiğim gibi.
Nüktedan, mizahi yanını yazılarına mutlaka yansıtırdı usta.
Ülke gündemine denk düşen fıkrası eksik olmazdı bütün yazılarında.
Okurken; ya tebessüm ederdiniz, ya da kahkaha atardınız.
Ta ki Handan İpekçi’ nin yazıp yönettiği ve Şükran Güngör, Yıldız Kenter, Füsun Demirel gibi sinemamızın yüz akı usta sanatçılarının başarıyla sürüklediği ve halen gönüllere taht kuruş “Büyük Adam, Küçük Aşk” filmine kadar.
Filmin bir sahnesine gösterdiği tepkiden sonra, bendeki yarattığı hayal kırıklığı nedeniyle bir süre köşe yazılarını takip etmedim. O gün, dünyaya farklı pencerelerden baktığımızı da öğrenmiş oldum.
Sadece Hasan Pulur’ mu?
Daha sonradan, ne “Hasan” lar girdi yaşam/siyaset alanımıza.
Işıklar içinde uyusun. Bu hayattan göçtü gitti, eserleri kaldı.
Neyse gelelim konumuza.
İlk defa Koronalı Şeker Bayramını kutlayacağız kapalı mekanlarımızda.
Ben “Şeker Bayramı” diyorum. İçimdeki çocukluğu henüz öldüremediğim için, Şeker Bayramı demek istiyorum.
Çocukluğumuzun “Şeker Bayramları!” mutlu olduğumuz dönemlerdi. Anneniz, babanız, kardeşleriniz, yakın akranlarınızla yan yana olduğunuz günler!
Bu yüzden, benim için unutulmaz bayramlardı!
Corona ve yasaklar nedeniyle 2020 yılının ilk Şeker Bayramını öpüşmeden, tokalaşmadan, sevdiklerimize sarılmadan evlerimizde geçireceğiz.
Bayram süresince, üzerimizde dolaşan sürekli yaşadığımız felaketlere karşı kendimizi yalıtmaya çalışacağız. Üç günlüğüne de olsa, üç maymunları oynamaya çalışacağız.
Yoksa, bu bayramda da ekonomiden sosyal hayatımıza, siyasal hayatımızdan kültürel hayatımıza kadar her şey yerler de sürünüyor. Bununla paralel muhaliflere karşı sindirme politikaları; gözaltılar, tutuklamalar, hedef göstermeler, basının susturulması, demokratik hayata müdahaleler tüm hızıyla sürüyor.
Ülke tam siyasi ve sosyal (medya)tımarhaneye döndü!
Kavanoza bastığı “mermi turşusu” nu tehdit amaçlı gösterenleri mi, dersiniz…
TV’ den, canlı yayında, komşularının isimlerini ölüm listesine alanları mı, dersiniz…
Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’e, sosyal medyadan kurşunların yer aldığı bir fotoğrafla tehdit mesajı gönderilmesini mi, dersiniz…
Canan Kaftancıoğlu’nu boğazın serin ve derin sularına gömen iktidar partisinin il başkanını mı, dersiniz…
Gazeteci Fatih Tezcan’ın durumdan vazife çıkartıp, Youtube aracılığıyla: “Karınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden” türünden tehdit mesajlarını mı, dersiniz…
HDP’li seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atamaları mı, meclis çoğunluğu avantajıyla CHP’li belediyeleri çalıştırmama, kitleme çabaları mı, dersiniz…
Neyse, bu kadar yeter.
Hasan Pulur’la başlamıştım, yine rahmetli Hasan Pulur’un ülke gündemine denk düşen kendi köşesinden anlattığı bir fıkrayla bitirelim.
Bir Ege kasabasında, bir “Kofti Efe” varmış… Nasıl bir efeymiş bu?
Neden lakabı “Kofti”ymiş?
“Kofti Efe” bir akşam ter, kan içinde meyhaneye gelmiş:
“Len oğlum ver bi tek!”
Meyhaneci koşup gelmiş:
“Hayrola efem, ne oldu?”
“Köşe başında dört herif çıktı karşıma, iki patlattım dördü de kaçtı…”
Meyhaneci çırağa bağırmış:
“Efeme bi tek daha ver, leplepiyi unutma!”
Meyhaneci hınzır, üstüne gidiyor:
“Eeee efem, sonra ne oldu?”
“Bu sefer sekiz kişi olup geldiler…”
“Eeee!”
“Sekizini de iki yumrukta kaçırdım!”
Meyhaneci bağırmış:
“Len oğlum efeme bi tek daha ver, leplepiyi unutma!”
Efe tekleri üst üste yuvarladıktan sonra kükremiş:
“Sekiz on altı oldu, on altı otuz iki!”
Efe sallıyor, meyhaneci tekleri peş peşe ısmarlıyor.
Efe, otuz ikiyi tamamladıktan sonra elinin tersiyle ağzını silip, bıyıklarını sıvazlayınca meyhaneci çırağa kızmış:
“Ulen, efemin kadehi boş kalır mı?”
Efe diklenmiş:
“Yetti gayri, bütün gasabayı bana mı kırdıracan?”…
****
Dedim ya; ülke tam bir siyasi/sosyal tımarhaneye dönmüş.
Tek fark; kafamızda huniyle dolaşacağımıza, ağzımızı, burnumuzu kapatan devletimizin gönderdiği maskelerle dolaşıyoruz.
Buna rağmen, tehdit eden edene, belden aşağı küfür eden edene.
Allah, sürüsüne bereket versin!
Herkesin bayramını en kalbi duygularımla kutlarım!
Şeker tadında, sağlıklı bir yaşam ve demokratik bir ülke diliyorum!