Siyanür

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu mevsimde göç, kuşlara, böceklere, ren geyiklerine yol aldırırdı, üstelik yaşamak ve yaşatmak için…
Engels, ‘İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu’ isimli kitabında şunları yazmıştır: “Toplum, binlerce proleteri kaçınılmaz suretle, kılıç veya mermiyle öldürülebilecekleri, yani şiddet kurbanı olabilecekleri, aşırı erken veya doğal olmayan ölümlerin gerçekleşebileceği bir yere yerleştiriyorsa, toplumun bu kararı, tek bir bireyin cinayet işlemesi kadar cinayettir.”
Bu arada tarihi hatırlatmakta fayda var. Bundan yüzyıl önce 1845 te yayımlanmış kitap. Bu tanım sosyal lügatımıza girerek, insanın, varoluşu keşfetme arzusunu betimlemeye çalışanlara ufaktan politik bir ayar vermeyi de sağlamıştır bir nevi. bingöl escort
Aklımızın ermeye başladığı dönemlerde sık sık zihnimizi kurcalamaya başlayan “yaşam” ve “ölüm” olgusu, sosyalleşmemizin hız kazandığı dönemlerde ihtiyaçlarımızın farklılaşmaya başlaması ve bu farklılaşmanın peyderpey değişmesi ve yenilenmesiyle birlikte yerini değişik analizlere bırakarak,zihnimizin bireysel farklılıklar, kültür, ekonomi ve sosyal yaşantılarımıza paralel olarak şekillenmesine sebep olmuştur.
Yaşamak dururken, ölüme tutunmayı neden tercih eder insan? Son dönemde gözle görülür derecede artan intihar vakalarının başta ekonomi olmak üzere her sebepten düşünen, anlamaya çalışan biz izleyicilerin, “ah” ya da “of” paralelinde cevaplamaya çalıştığı bu sorunun yanıtı ne kadar korkunç oysa. Oysa bu korkunçluk, cevabı bildiğimizden değil, bilmenin her yönüyle bizi haylice yıpratacağından olsa gerek, izleyici ve yorumlayıcı mertebesinin konforundan sıyrılmak, derine dalmaktansa, kıyıda kalıp yüzeyi kulaçlamayı tercih etmiş güruhun bir parçası olmaktan öteye geçmez varlığımız.Sessiz kalmışlığın birer parçası olarak, ışık hızıyla hareket eden çürümüş, kokuşmuş ve arsızlaşmış topluluğun çemberine dahil olma duygusu belki de bu korkunçluk.Belki de iç yüzümüzün yıkasak ta geçmeyecek kirliliği.
En çok hangisi bulaşıcı? Kötülük mü yoksa iyilik mi? İntihar eğiliminin bulaşıcı olup olmadığını sorgulayanların başlaması gereken en doğru başlangıç bu olsa gerek.Karanlık ve puslu dönemler salt kurtların habitatıyla sınanıyor sananlar yanılıyor olmalı, çünkü bakınız insanların en vahşi halleriyle bir aradayız.Kar yağan o dağları şimdilerde fark etmeniz bundan. O ilkeli insan figürlerinin bir anda mundar olması da.Ez cümle;biçim çırılçıplak görebilene.
Madde ile olan alakası artan her bir varlık, ilkelliğe dönerken ve bu varlık sayısı epeyce artmışken, nezaketi iyiden iyiye unutan – ki nezaket sahip olmamız gereken birincil tutumdur- bir karmaşa içinde en dipte kalanı görmezden gelerek, payımıza düşeni es geçemeyiz, es geçmemeliyiz. Nasıl ki insanlara karşı asıl yüzümüzü uzaklaştığımız zaman ortaya çıkarıyorsak, son çare dediğimiz ölümü tercih etmiş, etmek zorunda kalmış parçalarımızı, yitip gittikten sonra paha biçmekten öte bir yerde durmalıyız. Görmeli, anlamalı, değer biçmeliyiz, önümüzden geçip giden göremediğimiz her şeye ve herkese.
Tenhalığı sevdiğin gün, büyümüş bir çocuğa dönüşecek gövden.Ardı sıra dizilmiş vagonlara ne yüklediysen, zihnine kazınmış kokular misali, bir o yana bir bu yana savrulacak biriktiremediğin her bir düşkünlük. Bizde yolundan sapanlara isim biçiliyorsa tamda o “düşkünlük” dediğimiz şey,kuraklıktan gayrı ne bırakabiliriz yarına.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir