Özünde et ile kemik gibi birbirinden ayrılmaz iki tanım. Doğru bir siyasetle doğru demokrasi gerçekleşir.
Tarihte siyaset ve demokrasi MÖ iki bin yılında Ur ve Babil’de var olmuşsa da Roma ve Antik Yunan da olduğu gibi bir alt yapıdan söz edilmemekte. Ama Roma ve Atina’da M.Ö beşinci yüz yılında Klehistenes reformlarıyla demokrasinin çerçevesi sınırlarla çizilmiştir. Her doğan vatandaş eşit haklarıyla Meclis’e bağlı bir üye olarak kabul görülür. Tiranlar askeri güçler tarafından demokrasi yıkımlar yaşamış. Ama Agora’larda halk forumlar düzenleyerek sanat edebiyat Ve ticaret dahi özgür ifade hakkını kullanmıştır. Demokrasi bilincinin güçlenmesini sağlamıştır. Demokrasi ve siyaset birbirini besler. Birbirinden koparsa hayatta en büyük kötülük yapılır.
“İnsan politik bir hayvandır” der Aristo…
Çünkü siyaseti insanın kendi hayatı üzerinde söz yetki karar hakkını kullanmasıdır siyaset.
Bundan yoksun insan kendini doğal yaşamın mecrasına terk etmiş bir canlıdır.
İnsanın ikinci tanımlası da toplumsal düşünce özlemine sahip olmasıdır.Toplum ahlaki vicdani ve demokratik bir bilinçle yönetilmediği zaman cennet olan gerçek dünyamızda eşitsizlik adaletsizlik insana dünyayı cehennem eder.
Yaşanan dünya tarihinde savaş talan sömürü olduğu gibi. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında yüzbinlerce insan ölmüş ve halen ölüm istila sömürü ülkemizde ve dünyada devam etmektedir.
Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir. Bol soslu gördüğümüz okuduğumuz adalet mülkün temelidir. Yazısı gibi.
Ama cumhuriyet rejimi adıyla kurulan ülkelerde demokratik kavramı hayat bulmamışsa bu demokratik cumhuriyet değil oligarşi ve faşizm olur. Hele bu faşizm cumhuriyet adıyla yapılıyor ise korkunç olur.
Tıpkı tarihte Hitler ’musolino ‘pinoşet vb gibi.
Hitler nasyonal sosyalizm adına seçimlerde halkın güçlü desteğini de alarak iktidar olmuştu. Ama ülke ve dünyada egemen ırkçı faşist zihniyeti dünya var olduğu sürece unutulmayacak hafızalardan silinmeyecek. Bu iktidarcı zihniyetin sonucu insanlığa karşı büyük bir barbarlık ve vahşet yaşattı.
Bu bir kirli siyaset sonucu oldu.
Vicdan hak hukuk Ve adaletten kopuşu sonucu oldu.
Ego ve bencili bu zalimleşmeye neden oldu.
Benjamin Bajer “güçlü demokrasi ‘’ kitabında diyor ki; Demokrasilerde en doğru adres Halktır.
Halk kendi kendini yönetemiyorsa ‘çözüm yetkiyi halkın elinden almak değil.
Halkın aklını bilgilendirmektir. Eğitmektir toplumsal aydınlanmayı gerçekleştirerek. Dar küçük ahbap çavuş hatır gönül için değil ‘toplumsal hizmet ve çıkarları öncelikli tutmaktır.
Demokrasi işlediği bir coğrafyada eşitlik özgürlük ve refah olur.
Türkiye’ye İran ‘Irak Suriye kısacası Ortadoğu da demokrasi kaçak ve suçlu kabul görülmektedir.
Bunun faturası da milyonlarca işsiz yoksul insan olmanın yanısıra yüzbinlerin ölümü mevcuttur.
Şimdi bu krizin çözümünün yolu demokrasiden geçer.
Bu ülkenin savaşa ve şiddete harcanan Servet-i ikinci bir Türkiye’yi besler ‘eğitir ‘tedavi ederdi.
Bir toplum siyasi olarak değişmiyor gelişmiyor ise ölmüştür.
Değişim toplumun gelişim yasasıdır.
Teminimiz Türkiye’de bir an önce değişimin oligarşik sistemden demokrasiye evrilmesi.
Bunun da yol haritası Demokratik bir Anayasanın hayat bulmasıyla mümkündür.
Rant ve ötekileştirme siyasetine dur diyelim.
Ülkemizi gelecek nesillere demokratik refah barış içinde bir ülke sunmak için demokratik siyasette demokrasiye ağırlık verelim.
Bunun ilk adımlarını tabandan demokratik siyasetle başlamalı güçlendirmeli .
Demokrasisiz bir siyaset
Siyasetsiz demokrasi olmaz..