SKOLASTİK BİR SORUN? / ATİLLA GÜNEY YAZDI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Haziran 2015 seçimleri öncesinde aklım ve yüreğim “keşke HDP barajı geçemese!” temennisi girdabında debelenip duruyordu. En büyük endişem partinin onca emek ve çabayla yerleştirdiği demokratik siyaseti, parti içi çoğulculuk –çoğunlukçuluk değil- kültürünü burjuva siyasetine kurban vereceği üzerineydi. Korkum oydu ki bir kez baraj aşılıp hatırı sayılır bir milletvekili ile parlamento denilen gladyatörler arenasına girdiğinde, iktidar hırsının bu çoğulculuğu içten içe kemirip yok edeceğiydi. Bilirsiniz, gladyatörler aslında köledirler ve arenada ölümüne savaşırken, tribünde oturan efendilerinin zevk ve hırslarını tatmin etmekle kalmazlar, sistemin iktidar döngüsünün devamına da hizmet ederler. Dövüşçülerden biri, hayatta kalarak zaten efendisine ait olan yaşamını sözüm ona şimdilik garantilemiş görünürken, aslında egemenlik-iktidar döngüsünün devamının değirmenine su taşır. Temennim gerçekleşmedi- iyi ki de gerçekleşmedi- ama korktuğum partinin başına geldi. Keşke gelmeyeydi diyeceğim ama benim kişisel korku ve temennilerim nesnel gerçekliğin umurunda değil. Zira şairin dediği gibi asılolan hayattır. Kasım seçimleri öncesi aday belirleme-aday olma yarışının nasıl da partiyi içten içe kemirmeye başladığını, o güzelim yaşam kültürünün burjuva siyasetine nasıl da kurban edildiğini can sıkıntısıyla izledim. Hasip Kaplan’ın tetiklediği kavga aslında dipte yatan bu gerilimin su yüzüne çıkmasından ibarettir. Pratik siyasetin böylesine diyalektik bir açmazı var ne yazık ki: Bir kere burjuva siyasetinin size çizdiği çerçeve ve kurallar içinde ve onun zorunlu kıldığı araçlarla oynamaya başladığınızda, burjuvalaşır, onun ahlakını/ahlaksızlığını benimsemek zorunda kalırsınız; bireysel ahlaki çıkışlar, kimin haklı kimin haksız olduğu… İlle de kavganın taraflarından birinin yanında saf tutma zorunluluğu gibi hissiyatlar da partiye ve özgürlük hareketine gönül vermiş ya da sempati duyan yığınları sinik bir çaresizlik içerisinde bırakır, velev ki taraf olmaya…

HDP’nin genel kongresi yaklaştıkça “umarım Selahattin Demirtaş eş başkanlığa aday olmaz” temennisini içimden geçirmekle kalmayıp yakın dost erkanıyla da paylaştım. Bu temenniden de öte tahmin ettiğim bir şeydi ve gerçekleşti. Ama beklemediğim, başkanın bu kararının arkasından yürütülen saçma sapan tasfiye tartışması oldu. Sevgili başkanın mektubunu bir ilkokul çocuğu izanıyla dahi okusalar, ne demek istediğini anlayacaklar diyeceğim ama,birbirlerinin ayağını kaydırıp adam tasfiye etmenin en haiz tekniklerini uygulamış bir gelenekten gelenlere ne anlatacaksınız ki!“Parti ve hareketin asli taşıyıcıları halktır diyor” Demirtaş. Üç-beş aydının bir araya gelerek kurduğu partilerde yavan bir ‘halkımız’ retoriğinin arkasında birbirlerini yiyenlerin bunu kavraması eşyanın doğasına aykırı!

Bu tartışmayı başlatanlar, ne hikmetse haziran seçimleri sonrası aşırı heyecana kapılıp seçim sonuçlarına Kürtlerden fazla anlam yükleyenler oldu.  Kasım darbesi (seçimleri) sonrası en çok partiye eleştiri yöneltenler de yine onlardı. Bu şaşırtıcı değil benim nazarımdan. Ne de olsa sözüm ona demokratlık adına, özeleştiri adına- şimdilerde bunu HDP’ye de bulaştırmış görünüyorlar- tartışmadan beslenip, her münazara sonrası sayısız parçaya bölünmek alışkanlıkları. HDP, bu elitist-aydınların  bütün o üst perdeden, hani Bulutsuzluk Özlemi’nin şarkısındaki gibi “…meli …malı, …ceksin …caksın’ üslubuyla terennüm ettikleri yorum ve eleştirilere rağmen,  bölünmeyecek. Çünkü bu‘solcu-aydın’ arkadaşların asla anlamadığı/anlayamayacağı, iskeletini değil her şeyini halkın oluşturduğu bir özgürlük hareketinin tecellisinden başka bir şey değil HDP. O nedenle şu bilinsin ki HDP ortadan kalksa dahi, onu var eden halk – bir avuç entelijensiya değil- ama yeni bir parti ama başka tarzda mücadelesini sürdürür. 1990’dan bu yana Kürtler, adını hatırlamadığım sayıda kapatılan feshedilen parti kurdu.

Haziran seçimleri öncesi Mersin İl Kongresinden spor salonu hıncahınç doluyken, halk dışarıda sokakta, ekabir tayfa Demirtaş’ın etrafına çöreklenmişti. Oradaydım gördüm. 2017 İl Kongresi küçük bir düğün salonunda yapıldı, ekabir tayfa ne hikmetse sırra kadem basmış, parti halkıyla baş başa kalmıştı. Oradaydım bunu da gördüm. Benim nazarımda gerçek HDP 2017 il kongresindeki HDP’dir. Son iki yılda 10000 partilisini, il/ilçe yöneticisini, kadınları, gençliği cumhuriyetin zindanlarına göndermiş, maddi kaynakları kesilmiş bir parti hala baraj altında kalmamak için direniyorsa ve bu da muktedirlerin uykularını kaçırıyorsa, bunda çenesi düşük, eline ilk fırsat geçtiğinde mal bulmuş mağribi gibi üst perdeden bilimsel analiz, yorum yapan aklı evvellerin zerre kadar payı yoktur.

HDP bir lider partisi değildir, kadro partisi değildir, bir aydın hareketi hiç değildir, HDP bir kitle partisi de değildir. HDP bir özgürlük hareketinin kör-topal burjuva demokrasisi çerçevesinde tecelli etmiş yasal formudur. Kitle partisi ile halk hareketi arasındaki farkı anlamak, Demirtaş’ın tasfiye edildiği iddiasındaki aklı evvellerin kahir ekseriyetinin tahayyül dünyasını aşar. HDP ve HDP’liler Cuma günü Kadıköy adliyesinin önündeydi veeş- başkanlarına gereken cevabı verdiler, siz niye hariçten gazel okuyorsunuz ki!

Sıkı sosyalistlerin, ilk seçim başarısının ardından, seçimdi sandıktı, parlamentoydu burjuva demokrasisinin argümanlarına dört elle sarılı reel siyaset analiz yapanların gevezelikleri, Kürt halkının umurunda bile değil. Onlar pratiğin/praksisin gücünden besleniyorlar, teorilerinin – ki sizden daha sağlam bir teorileri var- kaynağı yaşam.

Hani Marx amca diyor ya ikinci tezinde: “Nesnel gerçekliğin insan düşüncesine atfedilip atfedilemeyeceği bir teori sorunu değil, pratik bir sorundur. … Düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği konusundaki pratikten soyutlanmış anlaşmazlık tamamıyla skolastik bir sorundur”. Bizim sakallı amcadan muhtemelen bir satır bile okumamış Kürt halkı sizlerden daha gerçekçi. Çünkü eylemden-pratikten, yaşamdan besleniyorlar! Dirençlerinin kaynağı bu…Boşuna demiyorlar ‘JınJiyanAzadi’. (Kadın, Yaşam, Özgürlük)

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir