SON BAKIŞ VE MAMAKLARDAN, METRİSLERDEN SOR BENİ, DİYARBEKİR’E BASTIM KANLA MÜHRÜMÜ…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

SON BAKIŞ ve MAMAKLARDAN, METRİSLERDEN SOR BENİ, DİYARBEKİR’E BASTIM KANLA MÜHRÜMÜ…

“Bu Kış Ülkemize Komünizm Gelecek.”

“Ülkemiz Dış Güçlerce İşgal Edilecek, Atatürk Türkiye’ si Yıkılacak!”

“Kardeş kardeşi vuruyor!”

“Komünizm gelecek; din elden gidecek!”

“Komünizm Gelecek; Özgürlüğümüz Elden Gidecek!”

“Komünizm gelecek; Kardeş kardeşle, anne çocuğuyla zina edecek!”

“Komünizm Gelecek; Vatanımız, Ay Yıldızlı Bayrağımız, Türklüğümüz, Dinimiz Elden Gidecek!”

İşte bu söylemler üzerinden toplumdaki kutuplaşmanın önünü açan ve gençliği karşıya getiren o dönemin gazete başlıkları ve bu başlıklar altına döşenen köşe yazıları!..

Dünyada gelişen sol gençlik hareketinden etkilenen Türkiye gençliği ile yukarıda sıraladığım başlıklardan etkilenen Türkiye gençliği…

Yeni bir Özgür Dünya ile içinde sol değerler barındıran; özgür, tam bağımsız, emeğe ve bilime dayana demokratik bir Türkiye hayali kuran kuşakla, “Komünizm Geliyor; vatan, din, namus elden gidecek” kaygısıyla “milli ve dini” duruş sergileyen farklı bir kuşağın karşı karşıya getirilişi…

Toplumdaki darbe beklentisini artırmak ve yapılacak darbeye uluslararası hukuki meşruiyet kazandırmak için olayların tırmanması ve kaotik bir ortamın oluşması gerekiyordu.

İstedikleri gibi gidiyordu her şey.

Ve Plan tıkır tıkır işliyordu.

Kontrolden çıkan olaylar silsilesi toplumsal bir korku ve kaygıya dönüşmüştü artık .

Militarizm özendiriliyor, askeri darbe ise “kurtuluş” olarak topluma dayatılıyordu.

“Darbeyi birkaç ay erteledik. Olayları daha da tırmandırıp darbe koşullarını olgunlaşınca, düğmeye basıp darbeyi gerçekleştirdik” itirafından da anlaşılacağı üzere darbe kıvamına gelmiş ve 11 Eylül’ü 12 Eylül’ e bağlayan gece düğmeye basmıştı, o dönemin parıltılı, yaldızlı apoletli generalleri.

Ve plan tıkır tıkır işliyordu!

Ertesi gün, amiral gemisi öncülüğünde gazeteler darbeyi muştuluyorlardı!

Akabinde; darbe yönetiminin faşizan uygulamaları…

Sokağa çıkma yasağı, gözaltılar, kayıplar…

Binlerce insanın işkence tezgahlarından geçirilmesi…

Gencecik fidanların darağaçlarında sallandırılması…

Müebbet hapis ve hapis cezaları ile sonuçlanan binlerce siyasi dava…

Yakılan milyonlarca kitap, dergi…

Kapatılan ve mal varlıklarına el konulan gazeteler, matbaalar, sendikalar, dernekler, kültür sanat kurumları…

Bugün ortaya çıkan toplumsal şekilleniş ve iktidarlaşan siyasi tablo, o günün bugün bizlere bıraktığı en büyük siyasal ve sosyal kötücül mirastır!

Toplumsal çürüme, kültürel yozlaşma, özgür ve sorgulayan, araştıran birey, bilimden/ sanattan koparılma…

Aydınına ve sanata, farklı dillere, kültürlere ve inançlara düşman…

Ve… ne kadar insani değer varsa onlar adına bilimum sola düşman.

12 Eylül ilgili acı bilançoyu buradan sıralamama gereği duyuyorum.

“O Son Bakış” ve Mamak, Metris ve Amed zindanlarında yaşananlar, o dönemi yaşayanların tanıklıklar birer birer tarihe not düşülürken, yaşadıkları acıları, zulmü ve yok olan insanlığı öyküleştirerek daha çok uzun yıllar hafızaları ve vicdanlarınıza dokunacak duyguda kuşaktan kuşağa aktaracak tarihsel rollerini ve siyasal sorumluluklarını bir bakıma yerine getirdiler.

Aslında bugün de yaşadıklarımızın dünden farkı yok.

Ve… bu coğrafya; acıyı, ölümü, zulmü kuşaktan kuşağa aktarılacak, o kadar olayları öyküleştirecek olayları içinde barındırıyor ki, 12 Eylül hikayelerimiz hiç bitmeyecek gibi ve burada da bitmeyeceğe benziyor.

Ve… Plan halen tıkır işliyor.

Ne o “Son Bakış” ı, ne de Mamak, Metris ve Diyerbekir’ i unuttuk!

Ne de, o gün bir annenin özlemi, sevgisi, bütün duyguları bir tek cümlede gizleyen:

“Oğlum Kamber Ateş Nasılsın!” dediği günü unuttuk!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir