TALİHSİZ VE SAHİPSİZ AKDENİZ’İN İNCİSİ KENT MERSİN -3

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Çiftçi sürer tarlayı/Sonra eker buğdayı/Boy verir azar azar/Saplar gittikçe uzar/Başaklar olgunlaşır/İçleri dolgunlaşır/Yazın artınca sıcak/Sararır her bir başak/Biçerler ekinleri/Şenlenir harman yeri/Olup bitince harman/Ayrılır buğday saptan/Güzel kokulu ekmek/Olmaz seni sevmemek/Sensin yemeklere baş/Her yemeğe arkadaş…”

 

Hasan Ali Yücel’ in çok severek dinlediğim bir “çiftçi şiiriyle” merhaba.

 

Çok uzak bir tarih değil, bundan 20 yıl öncesine kadar, tarım alanında kendi kendine yeten, hatta fazlasını da ihraç eden yedi ülkeden biriydik. Okullarda hep “Yerli Malı Haftası” etkinlikleri düzenlenir, “Yerli Malı Haftası”  şiirleriyle sağa sola caka satar, göğüs kabartırdık.

 

Ancak ülkenin tarım politikalarında, tek başına karar verme yetkisine sahip kanun yapıcıların çıkardıkları yasaları yerine getirmekle sorumlu yasa uygulayıcılarının, izledikleri politikalar sonucunda,  tarım ve hayvancılık alanında nereden nereye geldik? Yurt içi ve yurt dışına ihraç eden ülke konumundan, yurt dışından yurt içine ithal eden ülke konumuna…

 

Kara sınırı 608 km, deniz sınırı 321 km, yüz ölçümü ise 15.853 km2 olan Mersin de bu olumsuz tarım politikalarından etkilenmiştir. Oysa iyi bir şekilde değerlendirildiğini bir düşünün, birbirinden muhteşem akarsuları, zengin ve yaygın tarımsal alanları kentin diğer zenginliklerine misliyle zenginlik katacaktır.

 

Mesela Gülnar ilçesi,  “Elma”  ile anılır. Akova, Demirözü (Hortu), Köse, Çobanlı’nın birbirinden lezzetli elmaları var. Tozkovan’ dan başlayıp Bardat’ a kadar uzanan üzüm bağları da cabası…  Çeşitli türden meyve veren ağaçları, başta nohut olmak üzere tahıllarla ekili verimli arazilerinden ise bahsetmemek mümkün değil.

 

Anamur’ un muzu, Tarsus’un şalgamı, Mut’un kaysısı ve zeytinlik alanları var.

 

Ya Silifke?

Deltası ve çileği ile özdeş tarihi kalıntıların arasına gizlenmiş saklı bir kenttir.

 

Erdemli, Aydıncık, Bozyazı ilçelerinin her biri de tarımsal zenginliğe sahip ve ekonomik alanda ciddi bir öneme sahiptir.

 

Ama ne yazık ki modern tarımcılık anlayışından uzak, sübvansiyon desteğinin yetersizliği,   hükümetlerin uluslararası ekonomik ve siyasi-politik kararlarla entegrasyona dair uyum yasaları bu verimliliği engelliyor.  Sonuç olarak tarım politikaları dibe vururken, beraberinde genelde ülke, özelde Mersin’de tarımla, çiftçilikle uğraşan üreticiyi ciddi anlamda mağdur etmiş. Üreticiyi emeğinin karşılığını alamayacak duruma düşürmüştür. Kısacası Mersin çiftçisi, ürettiğinin karşılığını alamamaktadır.

 

Mersin’in 608 km’lik alanının büyük bir bölümünü tarımsal alanları oluştursa da,  tarım emekçilerinin emeklerinin karşılığını alamamalarından ötürü bu alanları yavaş yavaş terk ettikleri gözlemlenmektedir. Yeterli tedbirler hükümet tarafından alınmadığı takdirde, bu sayı gittikçe artacaktır. Korkarım ki, yakında terk edilen bu tarım alanlarının yerine beton yığınlarının almasına tanıklık yapacağız.

 

Bizden uyarması.

 

Ne demişler;  “Ağacı Sev, Yeşili Koru, Ayıyı Sev!”

 

İtirazınızı duyar gibiyim: “Ayıyı öpmesine öpelim, yeşili koruyup, ağacı sevmesine sevelim de…

 

Ya,  Ayı bizi öperse?”

 

“Canım, bir öpücükten ne çıkar? Alt tarafı bir öpücük!”

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir