Hatırlarsınız, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde adına 3Y dediği yani ‘YASAKLAR, YOKSULLUK ve YOLSUZLUK’la mücadele edeceği vaadinde bulunmuştu.
Gelgelim ki, uygulana gelen politikalar ile söz konusu ÜÇ Y’de tam tersi durumlar ortaya çıkmıştır. Ve halk bu vaatlerin yerine getirilmediği için iktidarı eleştiri yağmuruna tabi tutmuştur. Her ne hikmetse bu konularda eleştiriliyor ve diğer yandan da oy verip peş, peşe iktidarını perçinliyordu. Bu çelişki birçok insanı düşündürüyor ve “bu ne nane, bu ne turşu” dedirtiyordu. Çünkü günden güne çok bariz şekilde her üç konuda da tam tersi uygulamalar tezahür ediyor ve ÜÇ Y’de “mızrak çuvala sığmayacak” kertede vaatler ile uygulamalar arasında çelişkiler ortaya çıkıyordu.
Bana göre tenkit ve çelişkiler, münekkitler tarafından objektif olarak değerlendirilmiyordu.
Şöyle ki:
AKP bu her üç konuda da kendi dünya görüşüne göre uygulama yapmaktaydı. Ve bu konuda başarıda sağlamıştı. Oy artışı da bundan kaynaklanıyordu. Bu ÜÇ Y’yi, ayrı ayrı yapabildiğimiz kadar biraz açacak olursak durum anlaşılmış olacaktır.
1-YASAKLAR: Bilindiği gibi AKP iktidara geldiğinde türban yasaktı. AKP iktidarı, sabırla bu yasakla mücadele edip zaman içerisinde türban yasağını kaldırdı. Keza İmam Hatip okullarına girme kısıtlaması vardı. Eğitim sisteminde getirdiği 4+4+4 bu kısıtlamayı kaldırdı. Daha birçok benzer uygulamalarla kendi dünya görüşüne uygun uygulamalar getirdi. Bu konuda oldukça başarı sağladı. İşte AKP’nin istediği yasakların kaldırılması bu yöne matuftu. Yoksa evrensel kriterlere uygun özgürlükler üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması örneğin: Anadilde eğitim, ifade özgürlüğü, değiştirilmiş olan, şehir, köy ve yer isimlerinin eski haline ircası, Kürtçe veya başka bir dildeki isimlerin çocuklara verilmesi ve saymakla bitirilemeyen v.d. kısıtlama ve yasakların kaldırılması gibi, özgürlükler AKP’nin aklının bir köşesinden bile geçmiyordu.
2-YOKSULLUK: Ne yazık ki, ülkemizde gelmiş geçmiş hiçbir iktidar gerçek manada yoksullukla mücadele yürüten bir politika izlememiştir. Tek partili dönemden çok partili döneme geçişte, ülke halkının büyük umutlar bağladığı Demokrat Parti iktidarı yoksulluğu gidermenin yolunu “Her mahallede bir milyoner yaratacağız” sloganı ile işi yürütmeye çalışmış ve gerçek manada refahı tabana yayacak politikalar gütmemiştir. Yine liberal politikalar güden Turgut Özal’ın tek partili Anavatan (ANAP) iktidarı ise yoksulluğu gidermenin yolu olarak “Benim memurum, esnafım işini bilir, para yurt içinde devir daim etsin de kimin cebinde olması önemli değildir” diyerek yolsuzluğun, rüşvetin önünü açan popülist politikaların yürütücüsü olmuştur.
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne gelince, bu parti yoksullukla mücadeleyi belli bir vatandaş kesimine ki bunlara yandaş kesim deniyor- yarar şekilde uygulamalar geliştirmiş ve bu uygulamalardan yararlanan yandaş kesimler olmuş ve bu kesim kısa sürede deyim yerinde ise palazlanmış, zenginleşmiş bir topluluk meydana gelmiştir. Öyle bir topluluk ki bunların içinde müteahhitler, yazılı ve görsel medya trölleri ön plana çıkmış ve bunların destekleri ile her seçimi rahatlıkla alabilmiştir. Bir tek 7/Haziran/ 2015 seçimlerin de ekseriyeti almış ise de iktidar olamamış ve bunu da bir “okus pokusla” etkisiz bırakmış ve baskın bir yenileme seçimle yine iktidarını sağlamıştır. Bu başarı da büyük oranda yandaş ‘havuz medyası’nın himmetleri ile olmuştur.
Her köşede bir Alış veriş merkezi (AVM) açılması küçük esnafın yok olmasına yol açmış ve bu suretle de ekmeği elinden alınmış milyonlarca insan işsizler, yoksullar sınıfına dahil olmuştur. Farkında mısınız, artık Türkiyemiz de bakkal ve bakkaliye kelimeleri tarihe karışmış bulunmaktadır.
Yürütülen politikalar nedeniyle bütün komşularımız ile kavgalı duruma gelmiş, son Rusya olayı gibi ihracatımız sekteye uğramış ve dolayısı ile üreticimizin ürettiği elinde kalmış ve öte yandan pahalı girdiler yüzünden gittikçe fakirleşmiştir.
3- YOLSUZLUK: Ülkede yolsuzluklar olmasaydı acaba bu yandaş medya ve benzerleri oluşabilir miydi? Örneğin, havuz medyasının oluşumunda milyon dolarlık yardımlar olabilir miydi? Yine yandaş vakıflara milyonlarca lira yardım edilebilir miydi? Her babasını rüyasında gören kişi gidip bir vakfa veya diğer bir yandaş gruba milyarlarca lira yardımda bulunur mu sanılıyor? Buna kim inanır.
Defalarca kez değişiklik yapılan ihale yasası acaba neyin icabıdır? 17/25 Aralık yolsuzluk şaibeleri, ayakkabı kutuları içindeki para desteleri, düzinelerce para sayma makinaları ve kasaları neyin karineleridir?
700 bin dolarlık saat ve sonuçta görevden alınan dört bakan neyin işaretleridir?
En nihayet ucu Amerika’daki savcının diline dolanan ve bütün dünyaya servis edilen yolsuzluk iddiaları neyin nesidir?
Daha fazla uzatmaya ne benim hafızam elveriyor ve ne de gereği vardır. “BAL TUTAN PARMAĞINI YALAR” diyerek noktalıyorum.