Dünyayı etkisine alan korona (Covid-19) virüsü izolasyonu dayatırken, yeni döneme karşı yaşam için toplumsal sorumluluk ve hareketi de öneriyor.
Dünya devletleri yardımlaşmayı öngörüyor.
Bir taraftan kit desteğ, solunum aletleri, maske vb. dayanışma sürerken ülkemizde hep güvenlik, operasyon, savaş ile tanınan ordu.
Bugün 2,5 milyon maskenin dikiş makinalarıyla üretildiği belirtilirken, yine sağlıkçılar için beyaz bezden tulum çarşaf benzeri çalışmalar yapıyorlar. Bu düşünce ve üretim elbet iyidir.
Hayatın her coğrafyasında ölüme karşı yaşamı savunarak, insanlık dayanışma ve arayışa girmeli. Başka çıkış yolu yok. Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Hayatı hayat kılan insani gereksinimlerin varlığıdır. Bu süreçte insan teknolojiden çok tarımsal ürünlere ihtiyaç duyar. Ülkemizin ve dünyanın bu konuda mutlaka çabaları olacaktır. Yani köylünün memleketin efendisi olduğu hatırlanacaktır.
Buğday, mercimek, nohut, fasulye, domates, biber, patlıcan, kavun, karpuz, patates, yulaf vb. baklagiller birinci sırada hayatta kalabilmenin vazgeçilmez besinleri olduğu değeri bilinecektir. Tatlı su kaynaklarının içilebilir olması, oksijen için ormanlar, kuraklık için yağışlar, doğanın dayanışması insanı ortak düşünmeye sebep olacaktır.
Doğal toplum, sınıfsız toplum, ana erkil kolektif yaşam meşruluğunu anımsatarak, Marks ve Engelsin toplumun tarihsel diyalektik çözümlemesini de doğruluyor. Kapitalizim ekonomik olarak, felsefe olarak iflas etmiş öldürücü bir virüsün ta kendisidir.
Her şey olabilirsiniz ama insan olmak kalabilmek zordur.
Bugün insanlığa mal olmuş, fiziki olarak zamansız yaşama veda etmek zorunda kalan bilim ve devrim insanları, bugünlere kadar anılarak yaşamda gündemde tutuluyorsa onlar doğruları insanlığa hak görerek bağlılıkların sonucunda kendilerini feda etmişlerdir.
Ülke nüfusunun en dinamiği, bu yeni süreçte askerlik yerine tarım ülkesi olan ülkemizde istihdama yönlendirilirse ülke halkının besin gıda ihtiyacına cevap olmakta büyük rol oynar. Ekim yanısıra bahçecilik, hayvancılık da önemli bir hedef olarak alınabilir.
Türkiye yüzölçümü itibariyle büyük…
İklim koşuları ve tatlı su kaynaklarıyla kapitalizmin endüstriyel üretimine karşı organik doğal bir üretim tarzıyla başarı kazanabilir. Tarım alanları, kırlar, vadiler, ovalar, açık alanlar olduğu için mikrop da az olur. Bu istihdam ve sorumluluk ruhların arındırılmasına da etkili bir rehabilitasyon hizmeti sağlar. İnsan özüne dönmeli, aç gözlü ve mülkiyet hırsından vazgeçmeli… Hırsızlığı, tacizi, tecavüzü zihniyetinden silmeli…
Bunun kötülüğünü gözleriyle görüyor işte.
Bu virüs, doğa tahribatı, savaşlar, sömürü ve talanlar sonucu oldu. Belki de ilaç fabrikalarının holdingleri üretip dünyaya yaydı. Bunun karşılığında da ürettiği ilaçları pahalı satmak için…
Çünkü 12 bin yıllık insanlık tarihi Hasankeyf ve Halfeti’yi, Zeugmayı sulara gömen zihniyet her şeyi yapabilir.
Suç bireysel değil, küreseldir. Buralarda kurulan HES’ler yabancı ve yerli işbirlikçilerin ortak kararı sonucudur.
Umarım insan kendine döner ve yeni bir yaşama doğru başlar.
Yoksa ülkeyi yönetenlerin seyirci kalarak, kayıtsız davranması büyük bir kıtlığı da beraberinde doğuracaktır.
Kriz masası kurularak bunun gerekli tohumdan, mazota, ekili alanların tespitine kadar gerekli çare üretilmeli.
Virüse karşı bilim komitesi kurulu vardı.
Hayatın devamı içinde doğal gıda üretim kurulu komitesi kurulmalı, hasas süreç ertelemeye gelmez.
Genç nüfusu bağrında tutan TSK ordusu askerleri yeni yaşamın inşasında görevlendirmeli…
İşte o zaman ölüm değil yaşam kazanır.