Ülkemiz tam anlamıyla bir yerel seçim dönemine girmiş durumda. YSK takvimine göre: 31 Mart 2019’da seçim yapılacağı kesinleşirken, 1 Ocak itibariyle partiler alanlarda propagandasını yapmaya başlayacak. Kentimizde de partilerde aday adayı açıklanmaları peş peşe geliyor.
Diğer yandan güçlü demokratik ve halkçı yerel yönetim konusu son zamanlarda siyasal söylem düzeyinde birçok kesim için önemli bir yer oluşturmaktadır. Özellikle ‘tek parti tek adam’ rejimiyle ekonomik ve politik düzeyde gerçekleşen yapısal dönüşümlerle beraber, siyasal-yönetsel ilişkiler de değişikliğe uğramış ve dolayısıyla yerel yönetimlerin önemi giderek artmıştır. Şüphesiz bu değişimler birden bire olmamış, 21’inci yüzyılda kapitalizmin içine düştüğü yapısal krizlere bağlı olarak, ülkemiz de tarihinden nasibini almıştır. Bu durumdan çıkmanın da tek yolunun demokrasi için güç birliği olduğunu düşünüyorum.
Bu dönemde ülkemiz başta olmak üzere kentimizde de “nasıl bir belediyecilik ve hangi parti ya da partiler nasıl bir ittifak gerçekleştirecek” en çok tartışılan konuların başında geliyor.
Mersin’de son yerel seçimde Büyükşehir de CHP’nin yanlış aday ve yanlış politikalarından dolayı MHP’nin kazanması kentimizde bu dönem en çok tartışılanlar başında ‘nasıl bir ittifak ve hangi partiler birlikte ittifak yapacak’ oldu. Fakat Mersin’ de unutulmaması gereken bir konu var. O da HDP’nin kilit bir nokta olmasıdır. Şahsi düşüncem: CHP, Akdeniz ve Toroslar’da HDP’yi destekleyerek, Büyükşehir ve Tarsus’da ortaklaşarak demokrasi cephesi için kazanımlar elde edilebilinir. Bu durumda Mersin’de böyle bir durum yaşandığı taktirde demokrasi cephesinin ülke genelinde oluşturmak istediği atmosfer Mersin’den oluşturulacaktır. Bu kazanım küçük olarak gözükmeyecek kadar bence değerlidir.
Bu noktadan şimdiden demokrasi için şeffaf ve ilkesel bir ittifak yapılması gerekiyor diye düşünüyorum. Elbette bunun olması için CHP’nin özellikle şu ürkek tavrından kurtulması gerekiyor. AKP politikalarına hizmet eden bir durumdan çıkıp , halkın bu gün ki ihtiyacı olan birliği oluşturması gerektiği tarihi sorumluluk olarak önünde duruyor. Elbette CHP Merkezin’den bu tarihi sorumluğunun yerine getirilmesi beklenilemez. Çünkü geçmişte yaptıkları ittifaklara bakıldığında ittifakları her zaman AKP’ye yaramıştır. O ittifaklar hiç bir şekilde demokrasiye hizmet etmemiştir. Ama bu sefer CHP tabanı Merkeze gerçekleri gösterirse, demokrasi için güç birliği yapılabilinir.
Yerel yönetimler konusundaki benimsenen yaklaşımlarla birlikte demokrasi için özellikle şunlar tartışılması gerekiyor diye düşünüyorum:
* Neoliberal piyasacılık anlayışı temelinde kentleri birer şirket gibi yöneten egemen belediyecilik anlayışı karşısında anti-kapitalist bir belediyecilik alternatifinin hangi eksenler üzerinden inşa edilebileceği tartışmak gerekiyor.
* Birlikte kazanılan belediyelerde:, Halkçı-devrimci-sosyalist anlayışlar temelinde yönetilmesini sağlamak için tartışma.
*Sokakla, mahalle ve bölgede yapılacak bir çalışmada halkın görüşü alınarak yapılması için meclisler oluşturulması. Yani karar alam mekanizma halk olmalıdır.
*Adayların sadece bir partiye değil, tüm kesime seslenmesi gerekiyor.
*Adayların geçmişte demokrasi cephesine zarar vermemiş olması
*Adayların özellikle iş adamı olmaması
*Belirlenecek meclis üyeleri listesinde gençlik ve kadın oranın yüzde 50 altında olmaması
* Belediyelerin emek ve meslek örgütlerinin, akademinin ve diğer toplumsal muhalefet kesimlerinin sahip olduğu mesleki ve akademik bilginin sermayenin değil halkın yararına kullanılmasının araçlarını yaratmak
*Şehircilik birimi, Sosyal ve Kültürel Politikalar Birimi, Katılım ve Özyönetim Birim, Üretim, Bölüşüm ve Emek Politikaları Birimi, Toplumsal Cinsiyet Birimi ve Ekoloji Politikaları Birimi gibi birimler aracılığıyla belediye çalışmalarını sürdürmek gerekiyor.