YEŞİL DEVRİM YAPABİLİRSİNİZ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Doğa insansız yaşayabilir.
Ama insan doğasız yaşayamaz.
Eko sistem canlı ve cansız çevrenin tamamıdır.
Ekoloji organizmaların diğer organizmalarla ve etrafındaki fiziksel ortam ile nasıl etkileşim içinde olduklarını inceleyen bilim dalıdır.

Doğal toplumdan sınıflı topluma geçişle, mülkiyet hırsı, insanların araç ve gereçleri yaratması, duygusal zekaya, analitik zekanın hükmetmesi, insanın yaşadığı gezegenin yaşam koşularını tehdit derecesini yükseltmiş bulunmaktadır.

Savaşlar, işgal,talan, vahşet sömürüyü doruğa çıkarmıştır.

İnsan oğlu rant ve kariyer için doğayı da tahrip etmiştir.

Akarsular üzerinde kurulan barajlar eko sistemin doğal dengesini bozmuş.

İklim değişimi yüzlerce kuş ve hayvan türünün yeryüzü üzerinde tükenmesine sebep olmuştur.

Yeryüzü üzerinde paylaşım savaşları aşiret, kılan, kabilelerle başlamış.

1945’te ABD nin Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası atmasına kadar gelmiştir. Bu ilk atomun kullanılması canlı varlıklar ve doğaya yaşattığı felaket yüzlerce yıl etkisini sürdürecek vahamette şahit olan insanlık. Birleşmiş Milletler tarafından bu silahın kullanımı her ne kadar yasaklanmışsa da 1988 yılında Ortadoğu’da Kürtlerin şehri Halepçe’de Saddam diktatörün emriyle kullanılmış on binlerce çocuk, kadın, erkek, genç ve yaşlı hayatını kaybetmiş. Bütün dünya bu vahamette sesiz kalmıştır. Yeryüzü iktidarı insanların üzerinde yaşadığı toprakları parsellemiş, tel örgüler, duvarlarla örülmüş sınırlar mayınlanmış. Herkes kendisinin sahip olduğu binlerce kilometre kare topraklar üzerinde sistemini kurmuş. Ordu ve polis teşkilatlarıyla korumuştur. Bu sistemlerde eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk doğurmuş. Memnuniyetsizlik gösterenler için de cezaevleri yapılarak insanları susturmak egemenliklerini sürdürmek için, dört duvar arasında insanları mahkum bırakmışlardır.

Yaşadığımız dünya büyük evrimler geçirmiştir. İnsanlık yararına yapılan buluşlar, yapılan zulüm karşısında devede kulak misali kalmıştır.

Ülkemizde yerleşim ve toplumun sosyal gelişimde yoğun çarpık bir gelişme olmuştur.

Eko sistem doğa bilimi, canlılar ile çevre ilişkisi demokratik bilimsel bir mecrada gelişmemiştir.

En verimli tarım alanlarında yerleşim olmuş on yıl 20 yıl içinde beton binalar inşa olmuş. Bununla yetinilmemiş güzel sahillerde ormanlık alanlar  yakılmış tatil siteleri kurularak rant alanlarına dönüştürülmüştür.

Şehir merkezlerinde düzensiz ve kaçak yapılanmalara göz yumularak yeşil alanlara tahsis edilen kısımlara bile beton binalar dikilmiş. Adeta nefes alamaz durumlar yaşatılmıştır. Gelişen teknoloji ve sanayinin taşıt egzozlarından binaların bacalarından çıkan yanık gaz is kokuları oksijeni yok etmiş.

Diğer yandan bu atıklar ırmaklara boşaltılarak sular kirletilmiştir.

Bu çirkin gelişmeler insan ve canlıların hayatını yaşanılmaz kılmıştır. Bir yandan da kanser vakaları artmıştır.

Seçimden seçime bu kaçak yapılara imar afları getirilerek meşruluk kazandırılmıştır.

Tarım alanı olan bu ovalar, halkın refahında rol sağlayan önemli bir alandı. Yerleşim için dağ etekleri olmalıydı. Türkiye’nin en önemli kentlerine bakılırsa hepsinin ovalara kurulduğu görülecektir.

Bu da bilinçsiz bir gelişmenin sonucudur.

Zararın neresinden dönülürse kardır. Olmazı değil oluru yaparsanız.baş aşağı uçuruma giden yaşamı kurtarabilirsiniz.

İyi bir zihniyet ile başarmak mümkündür.

Ekolojide devrim diyebiliriz.

Kaldırımlardan başlayarak çarşı merkezlerinden mahallelere kadar on metre ara ile bir çınar fidanı ekerseniz. O şehrin ikliminin insanı okşamasını kucaklamasını sağlarsınız. Kuraklıktan ve yazın sıcaktan yanmasını kurtarırsınız. Büyüyen bu ağaçların dalları birbirine kavuşunca yazın kaldırımlarda çınarların gölgesinde yürümenin rahatlığı sevinci sizi mutlu kılacaktır. Parklar, refüjler ağaçlandırılmalı. Kentlerin çevrelerinde ormanlar yetiştirilmeli. Ağaçların toprağı damarlarıyla sağlam tutarak deprem ve sel felaketlerin önlenmesinde de büyük etkisi olduğu söylenir. Yeşil ve temiz bir çevre uzun ömürlü yaş ortalamasına da katkı sağlar. Sırf vitrini görünsün diye kaldırımındaki fidanı kesen insanlıktan nasip almamış anlayıştır. Bu sorumluluk bilinciyle yeşil için kolları sıvayın.

Dipten gelen dalga romanında Sovyet-Rusya’sında ekim devriminden sonra iki eş ziraat mühendisi kadın ve erkek birbirinden yüzlerce kilometre uzakta yaşayarak kayın ormanları ekiminde birer emekçi olarak hizmet ediyorlar. Amerikalı bir gazeteci onlara sizin bu hayatınız ağır bir sıradan işçiden ameleden farksız değil. Ülkemizde olsanız altınızda otomobil, lojman, sosyal tesisler cennet içinde yaşarsınız.

Sovyet mühendisler “biz bu fedakarlığı ülkemizi gelecek kuşaklara bir cennet sunabilmek için yapıyoruz” der.

Belediyelerin ekoloji ve çevre hassasiyetini önemle dikkate alarak yeşil bir devrim yapması mümkündür.

Vatandaş ile yönetim el ele bilinci yaratılırsa eko sistem insana yaşama ve doğaya elverişli olacak.

Herkes kazanacaktır.

Yaşanabilir oksijen dolu bir kent yaşamı dileğiyle.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir